Acun Ilıcalı Kimdir

» MAGAZİN » Acun Ilıcalı Kimdir

Hayatı Asırlar öncesinde dünyada 82 yıllık yer kapladığı düşünüyor Yunus Emre’nin. Düşünülüyor diyorum, çünkü şiirleri pek sevilmiş ve dillerden dillere dolaşa dolaşa düşmüş kayıtlara. Bu sebepten onun hayatından çok araştırmalar sonunda kayıtlara düşmüş hayatının efsanesini aktarabiliyorum sizlere. Her biyografim bir insanın, başka hayatlara dokunarak yürüttüğü yaşamından izler taşıyorsa, bir de yaşama öğretisi sunuyor demek. Yani […]

Hayatı

Asırlar öncesinde dünyada 82 yıllık yer kapladığı düşünüyor Yunus Emre’nin. Düşünülüyor diyorum, çünkü şiirleri pek sevilmiş ve dillerden dillere dolaşa dolaşa düşmüş kayıtlara. Bu sebepten onun hayatından çok araştırmalar sonunda kayıtlara düşmüş hayatının efsanesini aktarabiliyorum sizlere.

Her biyografim bir insanın, başka hayatlara dokunarak yürüttüğü yaşamından izler taşıyorsa, bir de yaşama öğretisi sunuyor demek. Yani demem o ki, iyiyi örnek almak her zaman esas görevlerimizden. Yunus Emre’nin yaşamından çıkardığım iki ders var:

Bir, ani kararlar vererek kendine bu kadar güvenmemezlik etme! Ki okuduğunuzda ne demek istediğimi anlayacaksınız. İkincisi de, pişman olduğunda Yunus Emre gibi, “Ben pişman oldum” diye yürüdüğün yolu geri dönmekten asla gocunma. Bu seni ancak yüceltir…

Kendime ve naçizane size notlar da düştüğüme göre, Yunus Emre’nin hayatının efsanesine geçebiliriz…

Keyifle…

Çocukluğu ve eğitimi

Yunus Emre’nin doğduğu yer ve zaman konusunda kesin olan bir bilgi yok. Ancak 13. Yy’ın ikinci çeyreği ile 14. yy’ın ilk çeyreğinde yaşadığı düşünülüyor ve babasının İsmail Efendi olduğu biliniyor.…

Şöyle bir bilgi de var: Yunus Emre, Anadolu tarihinin en karışık dönemlerinden birinde dünyaya geldi.   Bâbâîler İsyanı patlak vermişti ve Anadolu Selçuklu Devleti, Kösedağ Savaşı’nda Moğollara mağlup olarak çöküş dönemine girmişti. Resmi kaynaklara göre net bir tarih söylemek gerekirse de, tarih 1238 yılını gösteriyordu. Yine kayıtlara göre Batı Anadolu’da Sakarya nehri çevresinde bir yerlerde doğmuş olabileceği düşünülüyordu; bazı kaynaklara göre ise, Karamanlıydı.

Adına gelince, Yunus adını gerçekten ona ailesi mi vermişti, bilinmez. Ancak günümüze adının ulaşmasını sağlayan şiirleriydi. Çünkü hemen her şiirinde adının Yunus olduğunu söyleyecekti. Emre lakabıysa, on bir şiirinde geçecekti…

Hakkında çok az şey bilindiğinden, zamanla efsaneler onun hayat hikayesini oluşturmaya başladı. Yunus, küçük bir çocukken okula gitti; ancak alfabeyi bir türlü öğrenememişti. Bu sebeple okulu bıraktı ve köyünde çiftçilik yapmaya başladı. Küçücük elleri ile tarlalarda çalışıyor, ağaçlarla, bahçelerle ilgileniyordu. Kıtlık zamanlarıydı ve bu durum bir gün onunda kapısını çalmak için oldukça yaklaşmıştı.

Kıtlıktan etkilendiği sırada Kırşehir’e yakın Sulucakarahöyük’te Hacı Bektaş-ı Veli adında birinin, insanlara yardım ettiğini duydu ve yollara düştü…

Buğday mı, himmet mi

Yunus Emre, biraz buğday alabileceğini düşünüyordu. Eli boş gitmek istemediğinden yol boyunca alıç topladı. Az gitti, uz gitti, sonunda Hacı Bektaş-ı Veli’nin dergahına ulaştı.

Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre’nin düşünceli davranışından çok etkilenmişti. Onun buğday için geldiğini düşündüğünde de şöyle dedi: “Sorun bakalım, buğday mı ister, himmet mi?”

 

Yunus, bu soru karşısında düşünmedi bile. Çünkü söz konusu olan açlıktı. “Himmet karın doyurmaz” dedi ve buğdayını alıp dönüş yoluna düştü. Yolu yürümeye henüz başlamıştı ki, elinin tersiyle düşünmeden reddettiğinin pişmanlığı sardı içini ve bu kez de düşünmeden dergaha doğru yürümeye başladı. Tekrar Hacı Bektaş-ı Veli’nin huzuruna çıktı.

Pişmanlığını bir solukta anlattı Hacı Bektaş-ı Veli’ye. Ancak aldığı cevap belli ki onu uğraştıracaktı. Hacı Bektaş-ı Veli, “O söylediğin artık geçti; bir o anahtarı Taptuk Emre’ye verdik” demişti. Aynı hatayı ikinci kez yapmayacaktı Yunus. Karnının açlığını unutmuştu ve bu kez Taptuk Emre’yi bulmak için yollara düştü…

Erenler mertebesine adanmış 40 yıl

Yunus Emre, Taptuk Emre’yi araya araya bulmuştu. Belki çok emek vermesi gerekecek; ama aradığını da bulacaktı. Eskiden her istenilen şey için verilmesi gereken bir emek vardı veşimdiki zaman gibi sabırsız değildi insanlar. Yunus Emre de emek verecek ve emeğinin karşılığına da ulaşacaktı…

Yunus Emre, Taptuk Emre’ye yaşadıklarını ve buraya neden geldiğini anlattı. Onun dervişi olmuştu; görevi ise, dergaha odun taşımaktı. Yunus Emre, sabrın timsaliydi. Tam 40 yıl boyunca dergaha odun taşıdı ve bir tek eğri odun getirmedi…