Türkiye’nin Gelişim Merkezi (TÜGEM) Platformu “Kudüs” Konulu Basın Bildirgesi yayınladı.
Türkiye’nin Gelişim Merkezi TÜGEM Platformu “Kudüs” Konulu Basın Bildirgesi şöyle:
ABD’nin Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanıması ve büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararını şiddetle kınıyoruz. Bu karar, sonuçları açısından tüm dünyayı kaosa sürükleyebilecek nitelikte ve asla gerçekleştirilemeyecek bir karardır. Kudüs bizim onurumuz ve kırmızı çizgimizdir. Tüm dünya bu kararı kınamalı ve insanlık adına tanımadıklarını açıklamalıdır. Kudüs düşerse demekten imtina ederiz, Kudüs asla ve asla düşmeyecek!
Analiz,
Bu kararı ile ABD’nin, hızla değişen dengeler ve sahadaki başarısızlıkları nedeniyle bazı planlarını öne çektiğini gözlemlemekteyiz. Bu adımın, her ne kadar acele atılmış bir adım olarak görünse de temelde yine birçok konuyu da açıkça hedef alan ve bu hedefleri bertaraf etmeye çalışan, çalışılmış bir stratejinin ürünü olduğunda da şüphe yoktur.
Bu karar;
İsrail’in Filistin üzerindeki baskısını artıracak,
İsrail’in, Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Mabedini inşa etme hayalinin önünü açması yönündeki beklentileri artıracaktır..
ABD, İngiltere ve İsrail işbirliği ile bölge ülkelerinden Irak ve Suriye bölünüp parçalanmış, Ürdün ve Lübnan hareket edemeyecek bir noktaya gelmiş, Suudi Arabistan’da 2016 yılında Kral Selman’a yapılamayan darbe yakın bir geçmişte veliaht prens eliyle farklı bir çerçevede yapılmış ve ABD, Suudi Arabistan ve Mısır anlaşmaya varmış, bölgenin biraz uzağında ise Pakistan’da yine yakın geçmişte yönetim, usule aykırı bir şekilde el değiştirmiş. Yani Büyük Ortadoğu Projesi için zemin tarihte belki de hiç olmadığı kadar uygun bir hal almıştır. Bu süreç zarfında Filistin de küçük parçalara bölünmüş hatta çoğu yerde mahalleler hatta sokaklar güvenlik duvarları ile örülmüştür. Yani düne nispetle bugün verilen intifada kararları çok ama çok cılız kalabilecektir.
Yahudilerin inancına göre Süleyman Mabedini yeniden inşa etmeleri ve kendilerine muharref Tevrat’ta vadedilen toprakları ele geçirmeleri gerekmektedir. Yine kendi inanışlarına göre bu emellerini gerçekleştirebilmeleri için karşılarına kim çıkarsa çıksın onlara türlü işkenceler yapmaları ve ezip geçmeleri onlar için bir ibadet sayılmaktadır. Hristiyanların inanışlarına göre ise İsa Mesih’in tekrar yeryüzüne gelebilmesi için Yahudilerin eline vadedilmiş toprakların geçmesi gerekmektedir. Hristiyanlarla Yahudileri ortak amaç ve hedeflerde buluşturan noktalar bunlardır. Bu amaç ve hedefler çerçevesinde ABD ve İngiltere, Irak ve Suriye operasyonlarını yürütmüş, Yahudilere vadedilmiş olan topraklar, İsrail güdümündeki DEAŞ ve PKK-YPG nin eline teslim edilmiştir.. İki büyük adım daha kalmıştır. Birincisi Süleyman Mabedi, diğeri ise vadedilmiş toprakların Türkiye sınırları içerisinde kalan kısmının ele geçirilmesi. Şimdi Suudi Arabistan ve Mısırla anlaşmış olan ve Suriye ile Irak’ı da parçalamış olan bu şer güçler bölgede hareket kabiliyeti kalmamış görünen Türkiye’yi içeride ve dışarıda kışkırtarak her türlü vereceği açığı en alçak bir şekilde değerlendirmeye çalışacaklardır. ABD ve İngiltere sadece bu amaçla PYD, DEAŞ ve diğer unsurlardan ağır silahlarla donattığı eğitimli bir orduyu da sınırda hazır bekletmektedir.
Ümmetin Umudu Türkiye!
Türkiye’de de 17-25 Aralık darbe süreçlerinden bu yana, İngiliz ve ABD ortak yapımı olan ancak ipleri ABD’nin elinde olan FETO’ nun 15 Temmuz darbe kalkışmasına kadar birçok darbe teşebbüsü olmuş ancak bunların tamamı Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayeti ve kararlılığı ve halkın inanılması güç bir şekilde bu kalkışmalara karşı koyuşu ile bertaraf edilmiştir.
Strateji üretebilmek için tespitler;
Türkiye; geçmişte tüm dünyaya hükmettiği, her zaman hakkın ve adaletin yanında yer aldığı, tüm dünya halkları ile kuvvetli bir gönül bağı bulunduğu, özgürlüğe olan tutkusu, cesareti ve Hilafetin merkezi olduğu için İslam toplumlarının umudu olmaya devam etmektedir.
Türkiye’nin geçmişi inanılması güç başarılarla doludur, 1402 yılında Ankara savaşı sonrası Osmanlı Devleti neredeyse tamamen bitmişken kısa bir süre sonra 1453 yılında Osmanlı Devleti çağ kapatıp çağ açabilecek İstanbul’un Fethini gerçekleştiren büyük bir devlet olabilmiştir.
Hristiyanlar insanların günahkar olarak doğduklarına inanırlar, bu nedenle doğan çocuklarını vaftiz ederler günahlarından arındırmak için. Buradan hareketle vaftiz olmamış Müslümanlar onlara göre günahkardır.
Yahudilerin inanışına göre Yahudilerin dışındaki diğer insanlar Yahudilere hizmet etmek için yaratılmıştır.
Yahudiler; muharref Tevrat inanışlarına göre, vadedilmiş topraklar kendilerinin oluncaya kadar savaşmak, bunu yaparken de karşılarına kim çıkarsa çıksın onlara eziyet etmek ile emrolunmuşlardır. Yine muharref tevrata göre Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Mabedini inşa etmekle de emrolunmuşlardır.
Hristiyanların inanışlarına göre İsa Mesih’in tekrar dirilmesi, yeryüzüne gelebilmesi için Yahudilerin eline vadedilmiş toprakların geçmesi gerekmektedir.
İslam dünyası için en önemli üç bölge vardır;
Mekke – Medine
Kudüs
İstanbul
Bu unsurlar, temelde stratejileri oluşturmak için hareket edebileceğimiz noktalardır. Çıktının kuramı basittir, detayını çözüme kavuşturmak ise zaman alır. Türkiye yanlış yaparsa kendi de ümmet te sarsılır, doğru yaparsa kendisi de ümmet te güçlenerek çıkar. Bu noktalardan hareketle üretilebilecek temel hedef ve stratejiler ise aşağıda zikredilmiştir;
Türkiye, tüm dünya halkları ve entellektüelleri ile yeniden temas sağlamalı, küresel lobi çalışmalarını hızlandırmalı, Filistin ve Kudüs ana temalı uluslararası organizasyonlar düzenlemeli ve suskun kalan dinamiklerini acilen hayata geçirebilmelidir.
Türkiye, hiçbir ayırım yapmadan, zıt kutupları birbirinden daha da uzaklaştıracak çabalardan uzak, kendi sınırları içerisindeki bütün ayrıştırılmış halkları tek bir halk haline getirmeli ve devlet, halkını kucaklamalıdır.
Türkiye, ilim ve bilim insanları, entellektüelleri, sanat ve spor camiası ve halkın kalbine inebilecek tüm kesimlere, içerisinde bulunduğumuz durumu net bir şekilde aktarabilmeli ve halkın aydınlatılması konusunda topyekün bir çalışma şekli ortaya konulmalıdır.
İçişleri Bakanlığımız, Ordu, MİT ve Emniyet Teşkilatı, bu süreçte meydana gelebilecek ve DEAŞ gibi örgütlerin nokta saldırılarına karşı teyakkuzda olmalıdır.
ABD ve İngiltere okları kendi üzerine değil İsrail üzerine çevirecektir. Bu da onları kendisine karşı bir hamle beklemekten uzak tutacaktır. Buradan hareketle ABD ve İngiltere hiç beklemedikleri yerden ard arda hamlelerle hata yapmaya zorlanmalıdır. Bu çerçevede;
Irak ve Suriye’de karşı bir hamle ile Türkiye’nin kontrolünde üsler kurulmalıdır.
Avrupa’nın sömürgesinde olan İslam devletlerinde ilkbahar operasyonları başlatılmalıdır.
Türkiye’nin önderliğinde, Azerbaycan, Katar, Sudan gibi ortak bir amaç uğrunda birlikte yol yürünebilecek devletler net bir şekilde ortaya konulmalı ve bu ülkelerle Türkiye’nin liderliğinde tüm alanlarda birlikte hareket edilmelidir.
İİT ve BM nezdinde gerekli girişimler yapılmalıdır.
İİT Toplantısında aşağıdaki kararlar alınmalıdır;
Siyonizm ile mücadele açıkça ifade edilmelidir.
Kudüs’ün Filistin Devletinin Başkenti olduğu ortak imza ile dünya kamuoyuna ilan edilmelidir.
İİT toplantısında özellikle geçmişte yapılan anlaşmaların -uluslararası hukukun çiğnendiği bu noktada- hiçbir hükmünün kalmayacağı açıkça belirtilmelidir.
IMF’ten sonra bir de Avrupa Yardım Fonu kurulması kararı alınmıştır. Bizimde İslam Dünyası Yardım fonunu acilen kurmamız gerekmektedir.
Avrupa’nın, İngiltere’nin ve ABD’nin en büyük meydanlarında Filistin ve Kudüs konulu çadırlar kurulmalı ve tüm insanlığın oradaki adaletsizlik ve insanlık dışı işgal girişimi konusunda dikkatleri çekilmelidir.
ABD’nin kararını İslam ülkelerinin tanımadığını net bir şekilde ifade edilmelidir.
İsrail ile ilişkilerin tüm alanlarda kesileceği ve yaptırımların uygulanacağı açıkça ifade edilmelidir.
İslam ülkelerinin NATO benzeri ortak bir savunma ordusunun kurulması ve teknolojilerinin paylaşımı anlaşması imzalanmalı ve süratle bu gerçekleştirilmelidir.