ABD ve İsrail, geceyarısı kararıyla, İsrail karşıtı önyargıları güçlendirdiği gerekçesiyle Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’dan resmi olarak ayrıldı.
ABD’deki Trump yönetimi Ekim 2017’de UNESCO’dan ayrılma kararını duyurduktan sonra İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu da onu takip etti.
İki ülke, kararını geceyarısı gerçeğe dönüştürerek Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’dan resmi olarak ayrıldı. Kararda, Paris merkezli kuruluşun İsrail karşıtı önyargıları güçlendirdiği iddiası etkili oldu.
UNESCO, Filistin’in El-Halil kentindeki Eski şehri, dünya miras listesine ekleme kararı almıştı. ABD ve İsrail bu karar tepki olarak ayrılık kararı aldı.
UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay, İsrail hükümeti tarafından alınan kararın birlik içinde üzüntüyle karşılandığı belirtilmiş, UNESCO’nun ifade özgürlüğünü savunduğu ve bugüne kadar antisemitizm ve ırkçılığa karşı durduğunu ifade etmişti.
İsrail’in UNESCO’dan ayrılmasındaki başlıca nedenin Filistin’deki El Halil tarihi kentin Dünya Kültür Mirası listesine alınmasının ardından Filistin’e ayrı bir devlet statüsü verildiği anlamı taşıdığı ve UNESCO’nun Filistin’e tam üye statüsü çerçevesinde yaklaşım sergilediğini ileri sürmüştü.
BM Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun Filistin’i tam üye olarak kabul etmesinin ardından ABD ile ilişkileri gerilmiş, ABD, UNESCO’ya yıllık katkı payı olan 80 milyon doları ödemediği için oy hakkını kaybetmişti. ABD’nin ödediği katkı payı miktarı, UNESCO’nun gelirinin yüzde 22’sini karşıladığından, kurum son yıllarda ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kalarak birçok faaliyetini askıya almak zorunda kalmıştı.
ABD daha önce de UNESCO’dan ayrılmıştı. Reagan yönetimindeki ABD, 1984 yılında kurumun Sovyet çıkarlarını gözettiği gerekçesiyle UNESCO’dan ayrılmış, 2003 yılında yeniden kuruma dahil olmuştu.